Tarihçi Dr. Selim Erdoğan’dan 10 Kasım açıklaması: Savaşçı bir barış adamı
Başta bölgemiz olmak üzere tüm dünyada savaşların ve çözümsüzlüklerin artması, Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” felsefenin önemini her geçen gün daha artırıyor. Atatürk’ü yalnızca asker olarak tanımlamanın eksik bir değerlendirme olacağına dikkat çeken tarihçi Dr. Selim Erdoğan, “Onun hayat yolunu yalnızca ömrünü geçirdiği harp meydanlarından ibaret görürseniz, Mustafa Kemal de bir askerden ibaret olur. Oysa o harp meydanlarının kandan, kaybedilen canlardan, mağluplardan ve zaferlerden ayrı, bir boyutu daha vardır” ifadelerini kullandı.
Mustafa Kemal’in hayat boyu her şeyi irdelediğine değinen Dr. Erdoğan, “Bir asker olarak yetiştirilse de sürekli dövüşmek zorunda olduğu harp meydanlarını, neden kendisine, askere gerek duyulduğunu ve Osmanlı’nın neden devamlı savaşmak zorunda kaldığını sorgulamıştır hep” dedi. Atatürk’ün mecbur kalmadıkça çok iyi bildiği halde Napelyon’dan, Clausewitz’ten bahsetmediğini, buna karşın her fırsatta Voltaire’i, Platon’u, Rousseau’yu anlattığının altını çizen Erdoğan, bunun nedenini ise şu sözlerle açıkladı:
“Çünkü bilmektedir ki savaşlar bir insan değirmenidir. Osmanlı’nın ise sürekli savaşmasının sebebi askeri beklentilerden değil, içine yuvarlandığı sosyal çöküntünün, eğitimsizliğin bir dayatmasıdır. Bu sebepledir ki savaş ancak o savaşa yol açan sebebi ortadan kaldırmak için yapılmalıdır.
‘ASIL DÜŞMANI CEHALET VE EMPERYALİZMDİ’
Bu nedenle her harp meydanında onun düşmanı cehalet, fakirlik ve bunlardan beslenen emperyalizmdir. Son harp meydanında, yani sahadaki asıl düşmanı olan emperyalizme ilk, öncül tokadını atıp bir an evvel onun beslendiği bataklığı kurutmak tek yaşam gayesi olmuştur.
Bunun hazırlıklarına da daha o anın ilk kokusunu aldığı anda, başkomutan olduğunda başladığını görüyoruz; öğretmenler kongresi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, yeni ve ihtiyaca yönelik okullar…
Silahların sustuğu, emperyalizme ilk geri adım attırdığı andan itibaren ise süratle üniformasını üzerinden çıkartmış ve eline tebeşir alarak kara tahtanın başına geçmiştir.
Emperyalizme karşı savaşını artık cephede değil, onu besleyen bataklığı kurutmak için verecektir. Bu son ve en önemli savaşı başkomutanın değil, başöğretmenin kazanacağını çok iyi bilmektedir. Mustafa Kemal Atatürk bir asker, bir savaşçıdır, evet. Hem de 20. yüzyılın gördüğü en iyi askerlerden biri. Ama aslında Mustafa Kemal Atatürk savaşları bitirmek için savaşmak zorunda olduğunu bilen, barışı, medeniyeti özleyen bir savaşçıdır. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk askerliğe anlam, savaşlarına insanca amaç katan bir barış adamıdır.”