Külliye’den mesaj: Yasada son aşamaya geldik
Dünya Gazetesi’nin düzenlediği İklim Ekonomisi Sürdürülebilirlik Finansmanı Zirvesi ekonomi dünyasının üst düzey temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Zirvede açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz iklim yasasında son aşamaya gelindiğini belirtti.
Yılmaz’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
*Dünyayı bu hale kim getirdi tartışması var. Bir taraftan da dünyamızı ortak bir çabayla koruma ihtiyacı var. Bu ikisi arasında denge kurmak zorundayız.
*Sorumluluğumuz ortak ama kapasitelerimiz eşit değil. Geçmişten gelen sorumluluklarımız da eşit değil.
*Özellikle gelişmiş ülkelerin teknoloji transferi ve finans desteğiyle sürece katkı sunmaları bu sorumluluğun bir gereği diye düşünüyorum.
*Doğal kaynakların ve çevresel eko sistemlerin korunması için giderek daha önemli hale gelmektedir.
* Parasız hiçbir şey olmuyor. Finansmanı olmayan bir politikanın gerçekleşme şansı son derece düşük.
* 2023’te yeşil tahvil ihraçları dünya çapında 1 trilyon doları aşmıştır. Bu 2022’ye kıyasla yüzde 42’lik bir artış anlamına gelmektedir. Gelişimin ne kadar hızlı olduğunu görüyoruz.
* En büyük 1200 şirketin kazancının yüzde 49’u sürdürülebilir kalkınma amaçlarına katkıda bulunan ticari faaliyetlerden elde edilmektedir.
* Pandemi etkileriyle ilk defa dünya sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde geri gitti. Bunu da telafi etmek için bütün insanlık olarak daha fazla çalışmamız gerekiyor.
* Dünyada sürdürülebilir finans piyasasının büyüklüğünü 2030’da 30 trilyon dolara geleceği öngörülüyor.
* Sürdürülebilir finansmanı konusunda küresel rakamlardaki artış devam ederken ülkemizde de yeşil dönmüşüm ve sürdürülebilir finans alanındaki çalışmalarımız hızlanmış durumdadır.
* Türkiye’nin 2053’e ilişkin önemli hedefleri var. En önemli hedeflerimizden biri 2025 net sıfır emisyon hedefidir.
* Ekonomik büyümeyi çevresel sürdürülebilirlikle destekleyecek politikalarımız OVP ve 12. Kalkınma Planı’nda yer almıştır.
* Ekonomi olmadan kalkınma olmaz. Ekonomik büyüme kalkınmanın çok önemli bir unsurudur. Ama kalkınma kavramı ekonomiden daha geniş bir kavram. Sosyal adalet, sürdürülebilirlik ve yönetişimle bağlantılı bir kavram.
* 2023’e kadar net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda sera gazı emisyonlarını azaltacak enerji sektörü başta olmak üzere her alanda gerekli düzenlemeleri yapacağız şeklinde bir taahhüdümüz var.
* Avrupa Birliği’nin yeşil taksonomisini sürdürülebilir ekonomik faaliyeti sınırlandırmak için ayrıntılı kriterler sunan model olarak biz de esas almış durumdayız.
* Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerini sınıflandırmak ve standartlar belirlemek için taksonomi dediğimiz çalışma da çok önemli. Yeşil taksonomi çok önemli, Avrupa Birliği’nin ayrıntılı kriterler sunan örnek bir model olarak esas almış durumdayız. İlgili kurumlarımız taksonomi konusunda çalışmalarını sürdürüyor.
* Kabaca söylüyorum Türkiye’yi örnek verecek olursam 100 birimlik yatırım yapıyorsak 20 birimini kamu yapıyor. 80 birimini özel sektör yapıyor. Sadece kamu yatırımlarıyla bu hedeflere ulaşmamız mümkün değil. Özel sektörü harekete geçiremediğimiz sürece ne Türkiye’de ne de dünyada bu hedeflere ulaşmamız mümkün değil.
* Ülkemiz farklı piyasalardan fonlama sağlama konusunda uluslararası sermaye piyasalarında aktif ülkelerden biri.
* 2.5 milyar ABD doları tutarında ülkemiz Hazinesi’nin ilk yeşil tahvil ihracı gerçekleştirilmiştir. İlk yeşil tavhil ihracı vesilesiyle Hazine Bakanımzı ve ekibini tebrik ediyorum.
* Yeşil tahvil ihracıyla sağlanan finansman temiz ulaşım, yenilenebilir enerji, doğal kaynakları sürdürülebilir yönetimi gibi yeşil projelerin finansmanı için kullanılmaktadır.
* Sürdürülebilir finans daha iyi bir gelecek inşa etmenin temelini oluşturmaktadır.
* Çevre mi ekonomik büyüme mi şeklinde bir tartışma… Kısa vadede bu tartışmalar anlamlı olabilir. Ama geniş perspektifle bakarsınız bu tartışmanın hiçbir anlamı yok. Türkiye için çevreyi koruyucu politikalarla rekabet gücünü artırıcı, cari açığı düşürücü makro istikrarı sağlayıcı politikaların birbirini destekler nitelikte olduğunu ifade edebilirim.
* Dışa bağımlı ülkeler olarak hammadde ve enerjiyi verimli kullanmamız, daha az girdiyle daha çok çıktı elde etmemiz bir taraftan çevreyi korumamız yardımcı olacak diğer taraftan cari açığımızı düşürecek, sağladığı verimlilikle işletmelerimizin rekabetini artıracak bir politikadır.
* Karbon nötr hedeflere ulaşmak için yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımları artıracak hem çevreyi koruyacağız hem ekonomik kalkınmamızı sürdürülebilir kılacağız.
İKLİM YASASI
* En önemli başlıklarımızdan biri iklim yasasında son aşamaya geldik. Kanun 2024 yılı içerisinde TBMM’nin takdirine sunulmasını bekliyoruz. Böylece yakın zamanda AB yeşil mutabakatı ile uyumlu ulusal bir emisyon ticaret sistemi de kurulmuş olacak. AB’nin 2026 yılında yürürlüğe girecek sınırda karbon düzenlemesi var. Kendi sistemimizin buna adapte edilmesi gerekiyor. Aksi taktirde işletmelerimizin rekabet gücü azalacak.
* Emisyon Ticaret Sistemi kapsamında elde edebileceğimiz kaynaklar özel sektörümüzün yeşil dönüşüm ihtiyacı için kullanılacaktır. Ana felsefemiz bu.
“HİÇBİR ÜLKE TEK BAŞINA ÇÖZEMEZ”
* Maalesef dünyamızın gidişatı pek iyi değil. Pek çok belge araştırma ama hala kritik eşiklere ulaşmış değiliz. Hala çevreyi koruyucu politikalar gerekli etkiyi oluşturmuş değil. Gelecek yıllarda çokça bunları tartışacağız. Hem ülke içinde hem de küresel düzeyde kolektif bir çabaya ihtiyacımız var. Hiçbir ülke bunu tek başına çözemez.
* Yatırımcılarımızın da özel sektörün de sosyal ve çevresel sorumluluk bilinciyle bu gelişmeler ve eğilimler ışığında mutlaka şirket politikalarında bu tartışmaları dikkate almaları faydalı olacaktır.
* Bu gelişmelerin sivil toplum boyutu çok önemli. En önemli beklentimiz farkındalığı artırmaları. Siyaset ve iş dünyasına demokratik baskıyı uygulamalarıdır.